Cuma, Kasım 10, 2006

- Yunanlı turist arkadaşların periyodik ziyaretlerinde yutkunarak fotoğrafladığı, iç geçirerek turladığı Şehr-i İstanbul'da, Fatih Sultan Mehmet'le ikinizin sayesinde cirit atıyorum.
- Çok zekisin. Artık ne kadarı efsane, ne kadarı gerçek bilemiyorum ama yaptığını söyledikleri öyle şeyler okuyor, öyle şeyler duyuyorum ki, olacak iş değilmiş cidden.
- Hazırcevaplıkta ve ayar vermede üstüne tanımıyorum.
- Hani resimlerin var, bilmem hangi çiftliğin bahçesinde oturmuş, yorgunluk kahveni içerken. Görmemişsindir belki de. Şu aralar pek revaçtalar öyle söyleyeyim. Bir elinde kahve fincanın var, diğer elinin parmakları arasında sigaran. Yahu o ne zarafet. Pes! Eloğlunu denize dökmüş muzaffer komutan havalarından eser yok. Daha ziyade nasıl desem, böyle bir... salon beyefendisi sanki. "Yahu seve seve kahve fincanı tutuşumu mu sevmiş kerata." mı derdin acaba bunu mektuba yazıp Dolmabahçe'ye gönderebilseydim vakt-i zamanında? Ama ne yapayım, ayrıntıların öyle güzel ki Atam...
- Dünyada Türkiye Cumhuriyeti'nden hala bir parçacık çekiniliyor, iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunurlarken elleri bir an için titriyorsa, bu, ulusunun varlığına sinmiş yüce ruhunun sayesinde oluyor. Yoksa çoktaaaaaan...
Seni çok seven bir evladın.

